11.01.2012

Yine sen...


����Leman Memmedova


Söz cambazı olduğumu düşünürsün belki,
ama bir de, içimde heyecana merakım olmasaydı,
cambazlığı nasıl becerirdim diye düşün.

Yine sen hatıralarını benim aklımdan silip çıkarsınlar diye elime aldığım kitabı bana yeniden yerine bıraktırıp aklıma girmişsin.Yine sen cismen mevcut olmayıp yüreğimi yöneterek aklımın işine engel oluyorsun. Yine sen salmışsın derin bir sessizliği içime, kendimle bile konuşturtmuyorsun.

Kalbimi yöneten senin zarif ruhuna sözlerimle dokunup kalbimi de seninle birlikte kırmaktan korkutan bir his düşüvermiş içime. Fakat senin hikayeni yazmış kalemimi kırsam da, onu hep aklım için masal yerine okuyarak aklımı uyutan yüreğimi susturamıyorum.Yine sen mürekkeb olmuşsun beyaz sayfalarımı kalemimin kanına bulamak için.
Yine sen gelmişsin rüyama, benim özgür olduğunu sanan ruhumu hayal kırıklığına uğratmak için. Yine kimseyle paylaşılamayacak bir haldesin karşımda. Gözükmez olsan da, yüreğimde seni çeşitli kalıplara sokuyorum. İçeriğini henüz okumadan yüz kabuğuna hayran olduğum bir sürü kitabın galerisini oluşturmuşsun içimde.Yine sensin gerçeğin senaryosundan benim rollerimi alıp hayallerin senaryosunda onlara baş rol veren yönetmen. Ben yapımcılığa ne zaman üstlendim ki, sen yönetmen  olup böyle bir başarıya ulaştın?!
Ben iyi bir oyuncu değilim, ey Sen! Ben hayallerimin en güzel fragmanında gerçeğin çıkardığı patırtıya uyanabilecek kadar ayık bırakmışım beynimi. Yine sensin önce harf olup heceleri oluşturan, hece olup sözleri oluşturan, söz olup cümleleri geliştiren, cümle olup yüreğimi karıştıran bir paragraf.
����Yine sensin, benden “seni seviyorum” kelimesini işitmediği için kalbime bu sözü söyletmeye çalışan bir inatçı. Ama ben var ya ben, sana, aklıma, yüreğime aynı anda sahip çıkmaya kalktığım için üçünüzden birinin elimden kaydığını geç fark etmiş bir aptalım. Şimdi, elimden kayarak yüreğimi ve kalbimi acıttığın için seni bencillikle suçluyorum ya, ben aslında kendime kızıyorum. Kendi bencilliğimi kendime itiraf edemediğim için kızıyorum. Bu kızgınlık bana elimden kayan birinin ardınca onu sevdiğimi söyletiyor. Ama biliyorum ki, öyle değil. Eğer yine üçünüzü elime alırsam, bu bencillikle ben yine senin elimden kaymana izin veririm. Yine bu kaç yıllık ömrümde vücudumun hakimleri olan aklımı ve yüreğimi bırakamam. Seni bırakıp, onları acıtırım. İnsan hep kendine en yakın olanları kırar, üzer, değil mi? İşte, ben de seni kırmaktan, üzmekten korumuşum demek ki. Seni kötülüğümün kurbanı olmayasın diye kendimden çok uzaklara itmişim. Ben aşkı susturarak onu kendinden korumuşum. Ruhumu susturarak onu aşktan soğutmayı da becerirsem, yine de elimden kayacak bir şey olacak. Ruhum olacak. Gözlerdeki ışığı görmeyi beceremeyen ruhum elimden kayıverecek. Beni var eden ruhumsa, bir vücudum kalıcak, bir “Ben” kalıcam diyemiyorum. Bir vücudum kalıcak. Bir tek vücudum kalıcak. Bir de onunla dalga geçen sonsuzluk. Biri dönek dünyada, biri tanışmama az kalmış bir başka dünyada. Vücudum hep gördüklerine sahip çıkmaya çalışan dünyada kalıcak, ruhum görmediklerimi aramak için tanımadığı bir dünyaya taşınacak. İnsanı bu kadar büyük bir parçalanma  beklerken, ben neden sana da, yüreğime de, aklıma da aynı anda sahip çıkmaya kalktım acaba? Cevabı aklına geldi, değil mi? Ama anında unuttun. Gözlerini kamaştıran bu cevabı anında unuttun. Ben de unutacağını bildiğim için hep sustum. Anladın mı şimdi neden bencil gözükdüğümü? Anladın... Sen anladın, ben sustum.
Canlı şəkillər

Комментариев нет:

Отправить комментарий